Erdoğan için Kuya-yı Milliye’nin ne anlam taşıdığı hala tartışma konusu olsa da Hamas’ın Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin parlamento bloku toplantısında yaptığı ve Hamas’ı ‘Ulusal kurtuluş hareketi’ olarak tanımlayan ve Kuvayı Milliye’ye benzeten açıklaması şüphesiz ki bizim ve Filistin halkı için övünç kaynağıdır” açıklamasında bulundu.
Ülke gündeminde, çoğunlukla uluslararası siyaset bağlamında ele alınan Hamas – Kuvayı Milliye benzetmesini, Türk gazeteciliğinin duayen isimlerinden Yılmaz Özdil bambaşka bir yerden ele alarak takipçilerini yine şaşırtmayı bildi. Şahsi Youtube hesabından yayınladığı bir videoda konu hakkında çok önemli bilgi ve yorumları halka arz eden Özdil “bizim için” Hamas’ın ne olduğunu, tarihi anekdotlar eşliğinde anlattı. Sözlerine “Hamas bizatihi Kuvayı Milliye’ye karşı kurulmuş bir örgüttür” iddiasıyla başlayan usta gazeteci “Lütfen herkes altını çizerek dinlesin” diyerek açılımı El-İhvan’ül Muslimun fi Suriya (Suriye’deki Müslüman Kardeşler) olan Hamas’ı diğer bir tabirle İhvanü’l-Müslimin Örgütü’nün kurucularını ve kuruluş serüvenini gün yüzüne çıkarttı.
“MUSTAFA KEMAL VE ANKARA HÜKÜMETİ KAHPEDİR” DİYEN ŞEYHÜLİSLAM
100 yıl önce milli mücadelemiz sırasında vatan haini padişah Vahdettin’in vatan haini şeyhülislamı Mustafa Sabri idi. Kuvayı Milliye’den nefret ediyordu. Mustafa Kemal hakkındaki idam fetvasını işte bu sarıklı vatan haini hazırlamıştı. İngiliz kuklasıydı. İngiliz Muhipleri Cemiyeti’nin kurucularından biriydi. İslam Teali Cemiyeti’nin kurucularından biriydi. “Mustafa Kemal ve Ankara hükümeti kahpedir” diyordu, “Bu Kuvayı Milliye denilen kahpedir” diyordu, “Yunan ordusu halifenin ordusudur” diyordu.
Kurtuluş Savaşımız zaferle sonuçlanınca bu haysiyetsiz yobaz da tıpkı padişahı Vahdettin gibi İngiliz gemisinin ambarına saklandı, yurt dışına kaçtı. Yunanistan’a sığındı. Evet, Yunanistan’a… Atina’da gazete çıkardı. O gazetede makale yazdı: “Allah’ın huzurunda Türklükten istifa ediyorum” diye yazdı. “Tövbe ya Rabbi! Tövbe Türklüğüme” diye makale yazdı. “Elimden gelse bütün Türkleri Arap yaparım” diye yazdı. Yunanistan bu şerefsize fazla tahammül edemedi. Kovdular bunu ülkeden. Bu haysiyetsiz yobaz önce Suudi Arabistan’a gitti, en son Mısır’a yerleşti.
“İHVAN, ATATÜRK DEVRİMİNE, KUVA-YI MİLLİYE’YE, TÜRKİYE CUMHURİYETİ’BE KARŞI KURULMUŞTUR”
1923 yılı oldu, Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. 1924’te hilafet kaldırıldı. 1926’da hemen 2 yıl sonra Mekke’de Uluslararası İslam Kongresi düzenlendi. Türkiye Cumhuriyeti de katıldı. Nüfusu Müslüman olan ülkeler tamamı orada temsil edildi. Hilafet makamının geleceği konuşuldu. Neticede böyle bir makama gerek olmadığı görüşü ağır bastı bütün ülkelerde, “Artık böyle bir makama gerek yok” diye karar verdiler ama İngiliz istihbaratı böyle düşünmüyordu.
Hilafet makamı Yavuz Sultan Selim tarafından Kahire’den alınıp İstanbul’a getirilmişti. Gene Kahire’ye geri götürmek için fıştıklamalar başladı. 1928 yılı yani Mekke’deki İslam Kongresi’nden 2 yıl sonra şak diye İhvan icat edildi, Müslüman Kardeşler Örgütü kuruldu Mısır’da. Gayet netti: Müslüman Kardeşler denilen örgüt Türkiye’de hilafeti kaldıran Atatürk devrimine karşı, Kuva-yı Milliye’ye karşı, bizatihi Türkiye Cumhuriyeti devletine karşı kurulmuştur.
“TÜRKİYE’DE HİLAFETİN KALDIRILMASINDAN BAHSEDERKEN AĞLIYORDU”
Bu Müslüman kardeşlerin kurucusu Hasan el-Benna diye biriydi. Örgütünün kongresinde bunu açıkça dile getiriyor, “Hilafeti biz sembolize ediyoruz” diyordu. Türkiye’de hilafetin kaldırılmasından falan bahsederken gözyaşlarını tutamıyordu, mendiliyle gözlerini sile sile ağlıyordu. Türkiye’ye karşı böyle bir nefret iklimi oluşturuyordu. Türkiye Cumhuriyeti ile taban tabana karşı cephede yer alan bu Müslüman Kardeşler Örgütü’nün kuruluşunda en büyük destekçilerden biri kimdi? Elbette o, vatan haini şeyhülislam Mustafa Sabri’yi idi.